Welcome Merhaba Hallo

2022 / 15 February

İltica yaşamı


Entschaedigung EU Gerichtsof

İade Talebi mektubu 

 

İltica koordinasyondaki yazı 

 

 

Tekrar Yargılanma kararı

Viyana iltica evine ilk geliş

Kaçtım ve Schengen’e girdim. Elime altın harflerle yazılı küçük bir defter tutuşturuldu. Bütün pasaportlar gibi bir ülke pasaportu. Hangi pasaporta sahip olduğum umurumda değildi. Siyasi düşüncem var arkasında. Ya da önünde. Schengen sevimli bir şey değil, kolay da değil. Zordu Schengen. Mülteciliği meslek yapıyor Schengen. Başka bir şey olamazsın. Başka düşüncelerin varsa unut onları. Kim olduğumu unutma alıştırmaları yaptım. Olmadı. Onun yerine bir ev inşa ettim. Çocuklarım bir evde yaşasın istiyordum. Soran olursa şayet. Anneleri onlar gibi konuşamıyordu yeni dili, ama adres kendilerine ait bir evdi. Schengen bunu yaptı bize. Bir daire yetmez. Ama müstakil ev de pahalı. Ucuz bir inşaat ustası buldum. Başlarda bir fırtınada damdaki pencerelerden biri uçtu. Komşunun bahçesine. Başlarda yağmur giriyordu yeni evin içine. Başlarda güçlendirilmiyen sokaktan aşağı yağmur suyu akıyordu ve ben soğuk suyun içindeydim yine. Başta sokağa çıkan merdivenler yoktu. Başta pencereler su geçirmez değildi. Merdiven korkuluğu yerinden çıktı, tuvalet tıkandı. Şakaya benzemeyen bir şaka gibi. Çocuklarım utanıyordu. Arkadaşlarını eve getirmek istemiyorlardı. Müstakil bir evde görünmez bir mülteci ailesi kurma planım tutmadı. Başka kim penceresini komşu bahçede arar? Bütün komşular durumun farkındaydı. Artık pencereler kapanıyor, ayak bileklerimize kadar su yok artık. Her yer ısınıyor, sifonu çekince boklar gidiyor, terasta oturulabiliyor artık ve bir merdivenle rahatça sokağa çıkılıyor.

Arkadaşlarımla çok güldük. Bir kez mülteci, hayat boyu mülteci. Schengen’de. Seni bırakmıyorlar dışarıya, yani içeriye.

Mit der Flucht bin ich eingetreten nach Schengen. Ich habe ein Heftchen mit goldener Schrift erhalten. Es ist Ländersache wie alle Pässe. Für mich ist es egal, welchen Pass ich habe. Das ist meine politische Idee dahinter. Oder davor. Es ist nicht mein Wunsch, hier zu sein. Schengen ist nicht freundlich und nicht leicht. Schengen hat es schwer mit sich. Ich habe ein Haus gebaut. Ich wollte, dass meine Kinder in einem Haus wohnen. Falls jemand sie fragt. Die Mutter spricht nicht wie sie neusprachlich soll, aber die Adresse ist ein eigenes Haus. Das macht Schengen mit uns. Eine Wohnung ist nicht genug. Ich habe einen günstigen Baumeister gefunden. Anfangs ist ein Dachfenster bei starkem Sturm abgeflogen. In Nachbars Garten. Anfangs hat es hinein geregnet in unser neues Haus. Anfangs lief Regenwasser von der unbefestigten Straße den Abhang runter und ich stand wieder im kalten Wasser. Anfangs waren die Fenster undicht, fiel das Treppengeländer aus der Halterung, floss das WC nicht ab. Meine Kinder wollten keine anderen Kinder mit nach Hause bringen. Mein Plan, eine unerkannte Flüchtlingsfamilie in einem Einfamilienhaus zu sein, hat nicht geklappt. Meine Freundinnen und Freunde und ich haben viel gelacht. Einmal Flüchtling, immer Flüchtling. In Schengen. Sie lassen dich nicht raus, ich meine rein.

aus: Der Pullover trägt mich nicht mehr / Yünden Bir Bellek, Roman, 2022

“İşte Viyana’ya gelme olayı da tahliye olduktan sonra, işimi gücümü kurduktan sonra , normal bir yaşantıya başladıktan sonra tekrar yargılanmam üzerine dava açılmasıyla Viyana’ya geldim. Traiskirchen’i anlatıyordum. İfademi alacak olan heyet, benimle ilgili bilgi sahibi olarak ifademi almak için oturdular. Dediler yani okey, senin hakkında gerekli bilgimiz var.

Gazetede de yazıyor bu. Cumhuriyet Gazetesinde yazıyordu. Ama biz bu prosedürü herkese olduğu gibi sana da uygulamak zorundayız dediler ve merak ettikleri soruları sordular. Ben de söyledim. Ve bana şunu söylediler; evet biz senin bize iltica talebini memnuniyetle kabul ediyoruz ama işin prosedürü anlamında bir hafta içinde falan eline iltica Pass’ı gelecek dediler.

Ve beni Viyana’ya Nussdorferstrasse, ne diye geçiyordu orası, Asylheim diye, yani ilticacı evine gönderdiler. Ondan sonra da iltica pass’ım geldi. Viyana’daki normal yaşantıma geçmek için çaba sarf etmeye başladım. Benim için tabi ki kolay olmadı çünkü birden bire oldu her şey. Birden bire olması, bir de bir çocuğumla birlikte gelmem…. aslında çocuğumdan dolayı acı çekiyordum ben. Çünkü yurt dışına gelirken çocuğumun kafasında bu şekilde kalmış, hani küçük bir tatile çıkıyoruz yurt dışına. Ve bu tatil çok uzadı. Oğlum bu tatili artık sevmediğini, odasına, evine gitmek istediğini söyledi. Kaldığımız iltica evi, Mamak’taki C Blok gibi, tecritlerde olduğu gibi, bir oğlum ve bir benim için bir yatak vardı.

Kontraplaklarla ayrılmış duvarlar vardı. Dünya2nın dçrt bir ülkesinden gelmiş bir çok ilticacı insan var. Ortak, büyük bir salon gibi bir alanda mutfağın var, tuvaletin, banyon her bir şeyin ortak. Her şey farklı tabi ki.

Kültür farklı, o farklı, bu farklı. En önemlisi de hiç bir şey anlamıyorsun. Her şey sana düz bir cümle olarak geliyor. Bilmiyorsun. Yeni bir yer, yeni bir yaşam, ne olacak, ne yapacağım, ne edeceğim böyle. Zorlu bir süreçti tabi. Ama şunu söyleyeyim. Zorlu bir süreçti ama gerçekten orada bize yardımcı olmak üzere görevlendirilmiş sosyal çalışmacılardan ben çok destek gördüm. Hem sosyal çalışmacılardan hem de o kamptaki sorumlu olan kişilerden. Bunu bireysel olarak söylüyorum. Başkaları adına bir şey söyleyemem. Ama kendi adıma bana çok destek oldular. Çok kısa süre sonra evimi organize ettiler, belediye evi deniyor. Evi verdiler, oğlumla çok ilgilendiler. Okul işinde, dil olayında, bir çok şeyde çok ilgili ve duyarlı davrandılar. Sonra buradaki yaşam başlamak zorundaydı.

Başladı da. O süreçte aslında benim için en büyük şanslardan birisi, beni Wuk denilen bir yerde bir kadın grubu kendileriyle Türkiye üzerine sohbet etmem için davet ettiler. Bir arkadaş aracı oldu, ben de kabul ettim. Türkiye’de hapishanelerde kadın olmak, Türkiye’de dışarıdaki yaşamda kadın olmak, Türkiye’de politik arenada kadın olmak, Türkiye’de bir anne olarak yani kadın olarak yaşayabilmek.

Kültürel anlamda olsun, politik anlamda olsun, bir eş olarak olsun, bir anne olarak olsun ya da işte bir işkencehanede kadın olmak… Bir çok anlamda yani kadın olmak üzerine benimle konuşmak istediklerini söylediler. Bir sohbet toplantısıydı bu. Katıldım. Daha sonra aslında o kadınlarla birlikte bugüne geldim. Planet oldu.

Küçük küçük onlarla kontağımız ve her geçen gün büyüyerek başladı. Ve o kontakt öyle bir şey ki, benim aslında buraya, Viyana’ya tutunmama neden oldu. Onların korkunç desteğini gördüm. Yani öyle bir şey ki, konuşamıyorduk belki ama hakkaten bakışarak anlaşıyorduk. O kadar ilgili, o kadar duyarlılardı ki. Hatta onu bırak, bana ulaşmak için Türkçe kurslarına başladılar, Türkçe öğrenmeye başladılar. Bunlar benim için buraya motive anlamında olağanüstü güzel bir destekti. O arkadaşlarımla ben uzun yıllar yol aldım.

Onları hep yanımda hissettim ve buradaki ağırlıkla politik çalışmamı da o gruptaki arkadaşlarımla yürüttüm. Şu çok güzel bir şeydi; ben buraya geldim, politik bir duruşum var ve o hep de oldu. O kadın arkadaşlarımla çok güzel şeyler yaptık. Multikültürel bir yapılanma oluşturduk. Ve Viyana’da bir çok alanda ortak hareket ettik.

Birbirimizi geliştirdik. Kültür alışverişlerinde bulunduk. Devrimci çalışmalarımızı yaptık. Kadınlarla dayanıştık. İlke anlamında da anti faşist kimliğe sahip olan herkesle kontaktta olabileceğimizi prensip edindik. Ve biz büyüdük. Çok büyüdük ve Planet denilen bir yeri satın aldık en sonunda. 2009 yılında almıştık. O çalışmalarımızı halen devam ettiriyoruz. Ben bundan korkunç bir onur duyuyorum. Yani Viyana yaşantım aslolarak zorunlu bir çıkış oldu. Ama o kadın grubuyla karşılaşmam ve onların da bana sahip çıkmasıyla birlikte çok zorlanmadım buradaki yaşantıdan. Onları hep arkamda hissettim çünkü ve hala da hissediyorum. Ve ben burada mutluyum, mutlu oldum. Aradan 20 yıl geçti mesela.”

Viyana 2021_22 belgeseli için Yeter ile yapılan röportajlardan

YETER: “Ehrlich gesagt, als ich aus der Türkei hierher kam, dachte ich nicht, dass ich hier bleiben würde. Ich reiste mit meinem Sohn aus. Nach kurzer Zeit sollte mein Anwalt die notwendigen Eingaben gemacht haben. Wenn sie mir aus irgendeinem Grund den Prozess machen, mussten sie das mit konkreten Ursachen/Vorwürfen verbinden. Was können sie schon machen? Gar nichts, dachte ich und ging davon aus, nur für kurze Zeit, mein Sohn nannte es überhaupt so, nur einen kurzen Urlaub zu machen. Aber es stellte sich heraus, nein, sie hatten einen Haftbefehl gegen mich erlassen, Hausdurchsuchungen durchgeführt, meine Familie, meinen Vater mitgenommen, Aussagen hatten begonnen. Verwirrtes Durcheinander in der Türkei. Und als mir gesagt wurde: “Komm sicher nicht her, vergiss diesen Ort. Du bist jetzt dort, tu was du tun musst”, stellte ich einen Asylantrag in Traiskirchen und sie akzeptierten mein Asyl sofort.”

“Da die Ereignisse sehr aktuell waren, stand unser Fall in den Zeitungen. Die Kommission, bei der ich Asyl beantragt hatte, kannte meine Situation bereits und trat in der Halle, in der ich meine Aussage abgegeben sollte, zusammen. Es war unglaublich, aber wahr. Ja, vermutlich war ich jetzt Wienerin, vermutlich musste ich jetzt hier leben. Nachdem ich den ersten Schock überwunden hatte, nachdem ich nach Wien geschickt worden war, nachdem ich im Asylheim in der Nussdorferstraße in Wien untergebracht worden war, begann ich zu überlegen: “Was werde ich tun?”

“Zuerst begab ich mich klarerweise in eine Beobachtungsphase hinsichtlich des Lebens hier. Alles war fremd, die Sprache fremd, ich hatte keinen Ort. Ich fühlte mich wie ein Fisch ohne Wasser, wie es auf Türkisch heißt, genau wie ein Fisch ohne Wasser. Am wichtigsten war, dass Umutcan, mein Kind bei mir war. Der Urlaub war für den Jungen bedrückend geworden. “Lass uns gehen, Mama, ich vermisse mein Zuhause, ich vermisse mein Zimmer, meine Freunde, meinen Kindergarten.” lauteten seine Wünsche ständig.”

“Auch mit ihm musste ich jetzt endlich reden. Damit habe ich als Erstes angefangen. Ich denke, wir werden jetzt hier leben, ein neues Zuhause haben, ein neues Leben haben und so weiter. Er sagte, das wolle er überhaupt nicht. Er wollte das gar nicht. Nichts gefalle ihm hier, erwiderte er, er habe genug von diesem Urlaub und ich musste sagen: “Wir müssen jetzt hier leben. Wir leben jetzt hier.” So glaubte er, auch gezwungenermaßen als minderjähriger Flüchtling in Wien leben zu müssen. Klar hatte das Auswirkungen auf ihn. Er war psychisch sehr betroffen, gesundheitlich sehr betroffen, er nahm sehr ab und brachte seine Abneigung zur Sprache. Ohnehin würden wir hier leben. Wir begannen unser neues Leben. Wir blieben eine Weile im Asylheim. Dann bekam ich innerhalb kurzer Zeit eine Gemeindewohnung, weil ich ein Kind hatte.”

” Allmählich mit unseren neuen Sachen, unserem neuen Platz, den Straßen, die uns mit der Zeit vertraut erschienen, mit der deutschen Sprache, ich begann wenn auch noch wenig, doch zwei oder drei Wörter zu verstehen, und so weiter, sagten wir ja, wir leben hier und fingen an hier zu leben.”

“Natürlich waren mein Kopf, meine Gedanken ständig in der Türkei.”

“Wir lebten hier, aber alles mir Wichtige war in der Türkei. Ich verfolge ständig, was los ist, was sich tut, Wie lange wird es dauern, bis ich zurück fahren kann, das interessiert mich. Dabei spielt sich auch hier Leben ab.”

aus Interviews mit Yeter für den Dokumentarfilm, Wien 2021_2022

No comments so far.

LEAVE YOUR COMMENT